Kas, yağ, sinir, damar gibi dokularda oluşan anormal hücre büyümesidir. Yumuşak doku tümörü, genellikle iyi huyludur. Bazen kötü huylu olabilir. Vücudun her yerinde görülebilir. Şişlik, ağrı ya da hareket kısıtlılığı yapabilir. Tanı için görüntüleme ve biyopsi gerekir. Erken teşhis önemlidir. Tedavi genellikle cerrahi ile yapılır. Gerekirse ek tedaviler uygulanır.
Yumuşak Doku Tümörü Belirtileri Nelerdir?
Vücutta elle hissedilen kitle en sık karşılaşılan belirtidir. Genellikle ağrısız bir şişlik şeklindedir. Bu kitle zamanla büyüyebilir ve sertlik hissi yaratabilir. Kitle, kol, bacak, sırt gibi kas dokularının yoğun olduğu bölgelerde daha sık fark edilir. Başlangıçta küçük olan kitle, haftalar veya aylar içinde büyüyebilir. Özellikle hızla büyüyen kitlelerde kötü huylu tümör riski daha yüksektir. Bu nedenle bir kitle fark edildiğinde zamanla büyüyüp büyümediği mutlaka takip edilmelidir. Bazı yumuşak doku tümörü vakaları sinirlere veya kaslara baskı yaparak ağrıya yol açabilir. Özellikle hareket sırasında artan ağrı veya baskı hissi, çevre dokuların etkilenmiş olabileceğini gösterir.
Ancak tüm tümörler ağrıya neden olmaz. Tümör eklem yakınında veya kasların içinde yer alıyorsa, bölgenin hareketini kısıtlayabilir. Bu durum genellikle büyük boyutlara ulaşan ya da önemli yapıları etkileyen tümörlerde görülür. Bazı durumlarda tümörün üzerinde bulunan ciltte renk değişikliği, morarma ya da incelme gibi belirtiler gözlenebilir. Bu tür değişiklikler genellikle tümörün yüzeye yakın yerleştiği durumlarda ortaya çıkar. Tümör, bir sinire baskı yapıyorsa uyuşma, karıncalanma ya da elektrik çarpması benzeri hisler oluşabilir. Bu belirtiler genellikle kol veya bacak gibi uzuvlarda hissedilir.
Kötü huylu tümörler nadiren genel sağlık durumunu da etkileyebilir. Bu durumda hastada açıklanamayan kilo kaybı, halsizlik ve iştahsızlık gibi genel belirtiler de görülebilir. Tümör, damarların üzerine baskı yaparsa şişlik, ödem veya kan dolaşımında bozulma olabilir. Bu durum özellikle bacaklarda şişlik şeklinde kendini gösterir. Yumuşak doku tümörü genellikle yavaş büyür ve ilk aşamada belirti vermeyebilir. Bu nedenle vücutta fark edilen herhangi bir kitle veya anormal değişiklik mutlaka bir sağlık profesyoneli tarafından değerlendirilmelidir. Özellikle büyüyen, ağrılı ya da sert kitleler için geç kalmadan doktora başvurmak büyük önem taşır.
Yumuşak Doku Tümörü Neden Olur?
Bazı genetik sendromlar tümörlerin oluşumuna zemin hazırlar. Örneğin Li-Fraumeni sendromu, neurofibromatosis (NF1) ve Gardner sendromu gibi kalıtsal hastalıklar, tümör gelişme riskini artırır. Bu sendromlara sahip bireylerde tümörler çocukluk çağında dahi ortaya çıkabilir. Geçmişte alınan radyoterapi tedavisi veya yüksek dozda radyasyona maruz kalmak, özellikle sarkom gibi kötü huylu tümörlerin gelişme riskini artırır. Bu tür tümörler genellikle yıllar sonra ortaya çıkar.
Uzun süreli pestisit, herbisit, vinil klorür veya endüstriyel kimyasallar gibi zararlı maddelere maruz kalmak, hücrelerde mutasyona yol açarak tümör oluşumuna neden olur. Bu durum özellikle belirli meslek gruplarında daha yaygın görülebilir. Bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde, vücut hücreler üzerindeki kontrolünü kaybedebilir. Anormal hücre çoğalması başlayabilir. Özellikle organ nakli sonrası bağışıklığı baskılayan ilaç kullanan kişilerde bu risk artar. Tekrarlayan travmalar ya da uzun süreli doku hasarları, bölgedeki hücrelerin yapısında bozulmalara yol açar. Bu durum da zamanla tümör oluşumunu tetikleyebilir.
Ancak bu ilişki kesin değildir ve destekleyici veri sınırlıdır. Nadir de olsa bazı virüsler, özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde tümör gelişimine neden olabilir. Örneğin HHV-8 (Human Herpesvirus 8), Kaposi sarkomu adı verilen bir tür yumuşak doku tümörü ile ilişkilidir. Bazı hormonlar veya büyüme faktörlerinin anormal üretimi ya da etkisi, hücre büyümesini ve çoğalmasını kontrolsüz hale getirir. Bu durum, bazı tümörlerin gelişimine katkıda bulunabilir.
Yumuşak Doku Tümörü Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Cerrahi yöntem, yumuşak doku tümörü tedavisinde en sık tercih edilen yöntemdir. Tümörün tamamen çıkarılması amaçlanır. Eğer tümör sınırları belirginse ve çevre dokulara yayılmamışsa, bu yöntemle yüksek başarı elde edilir. Gerekirse etkilenen organın bir kısmı ya da tamamı da alınabilir. Radyoterapi, özellikle cerrahiye ek olarak kullanılır. Tümörün yeniden büyümesini önlemek ya da boyutunu küçültmek amacıyla uygulanabilir. Ameliyat öncesi radyoterapi, tümörü küçülterek cerrahi işlemi kolaylaştırabilir.
Ameliyat sonrası radyoterapi ise geride kalan kanser hücrelerinin yok edilmesini sağlar. Kemoterapi, özellikle kötü huylu (malign) tümörlerde tercih edilir. Vücuda damar yoluyla ya da ağızdan alınan ilaçlarla uygulanır. Tümörün yayılımını durdurmayı, küçültmeyi veya tamamen yok etmeyi amaçlar. Tek başına veya cerrahi ile birlikte uygulanabilir. Ancak her tümör tipi kemoterapiye yanıt vermez. Hedefe yönelik tedavi yönteminde, tümör hücrelerinin yüzeyindeki özel moleküller hedef alınır.
Normal dokulara zarar vermeden sadece tümör hücrelerini yok etmeyi amaçlayan ilaçlar kullanılır. Genellikle genetik analiz sonucu belirli mutasyonlar tespit edilen hastalarda uygulanır. Klasik kemoterapiye göre daha az yan etkiye sahiptir. İmmünoterapi, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesini sağlayan ilaçlarla uygulanır. Bu yöntem daha çok ileri evre veya metastatik (yayılmış) tümörlerde tercih edilir. Tüm yumuşak doku tümörü vakalarında etkili olmayabilir, bu yüzden uygun hasta seçimi önemlidir. Bazı iyi huylu tümörler yavaş büyür ve herhangi bir belirti vermez.
Bu tür durumlarda cerrahiye veya tedaviye gerek kalmadan düzenli görüntüleme ve muayene ile sadece izlenir. Tümör büyürse veya rahatsızlık verirse müdahale edilir. Tedavi sonrası kas gücü, hareket kabiliyeti veya yaşam kalitesinde azalma olabilir. Bu nedenle fizik tedavi, psikolojik destek, beslenme danışmanlığı gibi ek tedaviler uygulanır. Hastanın tedaviye uyum sağlaması ve yaşam kalitesini sürdürebilmesi açısından önemlidir. Tedavi süreci genellikle multidisipliner bir ekip tarafından yönetilir. Her hasta için özel olarak planlanır. Erken tanı ve uygun tedavi yöntemiyle tümörlerde başarılı sonuçlar elde edilebilir.